ATATÜRK  KÖŞESİ

Hayatı
İlkeleri

Devrimleri

Kronoloji

Vecizeleri
Linkler

İstiklal Marşı
10.Yıl Marşı
Gençliğe Hitabesi
Basında Atatürk
Fotoğraf Albümü

Anılarla Atatürk

                                    *** Egitim Portali Sayfasına Hoş Geldiniz...   Giriş or Kayıt Ol. ***        
Egitim Portali
  Giriş or Kayıt Ol
Ana Sayfa         Yönetim          Forum         Sohbet Odası            İletişim

SİTE İÇİ ARAMA


MODÜLLER

Atatürk'ün Hayatı

Web Yöneticisi

İletişim

E-Devlet

Gazeteler

Sevgili Peygamberimiz

Sifali Bitkiler

Rüya Tabirleri

Burçlar

Forum

Nutuk

Tr.Tanıtım

Çocuk Oyunları

Komik Resimler

Gif Arşivi

SON DAKİKA HABERLERİ
YAZI KATAGORİ
· Anılarımız(6)
· Makaleler(19)
· Kültür-Sanat(2)
· Bilim Teknik(12)
· Edebiyat(9)
· Söyleşiler(4)
· iLgİnÇ NoTLaR(12)
· Masal ve Hikayeler(4)
ÇEŞİTLİ LİNKLER

 *  T.C. Kimlik Numarası

 *  Türkiye Tanıtım

 *  Tarihta Bugün

 *  Eğitim Siteleri

 *  Çesitli Linkler

 *  Şehirlerarası Tlf Kodu

 *  Uluslarrası Tlf Kodu

 *  Hava Durumu

 *  Trafik Yol Haritası

 *  Motorlu Taşıtlar Vergisi   

 *  Emeklilik Sorgulama

BÖLGELERİMİZ

 

İllerimizi Tanıyalım

 

 

DÖKÜMANLAR

  Kanunlar

  Yönetmelikler

  Tebligler Dergileri

  Resmi Gazete

NAMAZ VAKTİ
ALTIN FIYATLARI
Egitim Portali - Kent Rehberi
  ISPARTA (Gül Kenti) için seçiniz

Genel Bilgiler
Coğrafi Bilgiler | Tarihi Bilgiler | Turizm Bilgileri | Ekonomi Bilgileri
Örf ve Adetler | Eğitim ve Öğretim | Çeşitli Bilgiler | Bölge Haritası

| Bölgeler Sayfasına Geri Dön |
  ISPARTA - Tarih Bilgileri
Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200) metinlerde bölgenin adı Pitaşşa olarak geçmektedir. Çeşitli kaynaklarda farklı yerlerde gösterilen Arzava Ülkesinin muhtemelen klasik çağlardaki Pamphilya ve Pisidia bölgesi sınırları üzerinde yeralmış olabileceği düşünülmektedir. Hititlerin siyasi bir güç olarak ortaya çıkmalarından sonra Arzava konfederasyonunu oluşturan krallıklarla sürekli çekişme içinde olunmuştur. Hitit döneminde Arzava adı verilen bölge olduğu ileri sürülen Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Hitit Devletinin yıkılması ile Friglerin Anadolu'da MÖ 750 yılında bir devlet olarak ortaya çıktığı zamana kadar geçen dönem karanlıktır. Friglerin güneydoğudaki hakimiyet sahasının sınırı; Yarışlı Gölü ve Düver arasında Frig seramiği bulunması, göl içinde küçük adada Frig iskanının tespiti bu kesimde Frig yerleşiminin varlığını kanıtlamaktadır. Fakat Friglerin yayılım alanının doğusunda kalan Pisidia bölgesini egemenlikleri altına alıp almadıkları ve bu bölgeyle olan ilişkileri bilinmemektedir. MÖ 695 yılında Kimmerler tarafından yıkılan Frig Devleti yerine Lidyalılar, Batı Anadolu Bölgesinde büyük bir devlet kurmuşlardır. Mermnad sülalesinden Kral Kroisos (MÖ 561-547) zamanında en geniş şeklini alan Lidya sınırlarını Herodotus'dan öğreniyoruz. Herodotus Kroisos'un Likya ve Kilikyalılar dışında Halys'in (Kızılırmak) batısındaki tüm kavimleri hakimiyeti altına aldığını yazmaktadır. Pisidia bölgesinde Lidya hakimiyetine işaret edecek herhangi bir arkeolojik delil bulunmamaktadır. Muhtemelen Lidya Devleti Pisidia bölgesini siyasi olarak kapsamış olmalıdır.
MÖ 547 yılında Sardesi alarak Lidya Devletini yıkan Persler, MÖ 334 yılına kadar Anadolu'ya hakim olmuş ve Lydia Devleti egemenliğindeki toprakları kontrolleri altına almışlarıdır. Pisidia bölgesi de bu dönemde Pers egemenliğine girmiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır. Batı Anadolu satrabı Genç Kyros Ağabeyi Pers Kralı II. Artakserkses'e (MÖ 405-359) karşı yapacağı seferin hazırlıklarını gizlemek için Phrigia'ya yağma akınları düzenleyen Pisidialılara karşı ceza seferi hazırlıkları içinde olduğunu bildirmiştir. Bu tarihi vesikalar içinde olan ilk Pisidialılar adıdır.
Pisidia topraklarına girmeyerek kuzeyinden geçen Kyros'un ordusu MÖ 401 yılında Kunaksada yapılan savaşta Artakserkses II'ye yenilmiştir. Bu savaşla Anadolu'daki Pers egemenliği sarsılmıştır. Bağımsızlıklarını elde etmek isteyen Pers Valileri ve Mısır, Kıbrıs ve Anadolu'nun bazı bölgeleri ayaklanmalara katılmışlardır. Pers Kralı Artakserkses II'nin MÖ 386 yılında Greklerle yaptığı Antialkidas Antlaşması sırasında Mısır'da XXIX. sülale firavunlarından Akoris (MÖ 393-380) isyana teşebbüs etmek isteyen Karya satrabı Hekatomnos ve isyan halinde bulunan Kıbrıs Kralı I Euagoras'a her türlü Pisidialılarla bir antlaşma yapmıştır. Bu antlaşma dahilinde ayaklanmaya Pisidialıların da katıldığı bilinmektedir. MÖ 334 yılında Anadolu'ya giren Büyük İskender'in egemenliğine geçen bölge MÖ 323 yılından ölümüne kadar bu durumunu sürdürmüştür. Büyük İskender'in MÖ 323 yılında Babil'de ölmesinin arkasından, halefleri Seleukos ve Lysimakhos arasında MÖ 281 yılında yapılan Kurupedion Savaşında Seleukos'un savaşı kazanmasıyla Anadolu'nun tamamı Suriyeli sülaleye geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos'un Manisa yöresinde L. Cornelius Scipio komutasındaki Roma ordusuna yenilmesiyle Apameia Görüşmeleri (MÖ 190-188) sonucunda Seleukoslar Anadolu'da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III'ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama krallığına bağlı kalmıştır. Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma'ya bırakılmıştır. Bu olay aynı zamanda Anadolu'daki Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Aynı yıl Bergama'da krallığın el değiştirmesi ile ilgili çıkan ayaklanma MÖ 130 yılında Romalı komutan M. Perperna ve müttefikleri tarafından bastırılmıştır. MÖ 129 yılında Asia Eyaleti kurulmuş ve Pisidia bölgesi bu eyaletin içine alınmayarak, muhtemelen Bergama isyanının bastırılmasında yardımcı olan ve bu esnada ölen Kappadokya Kralı Ariarathes V'in çocuklarına verilmiş olmalıdır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından korsanların merkezini oluşturan Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti İçinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas'ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır. Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)'dır.
Roma İmparatorluğu'nun M. Ö. 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu'na bağlanan Isparta, VIII. ve IX. yüzyılda yapılan idari ayrıma göre bir eyalet halini alıyor ve bir dini merkez niteliğini taşıyordu. İslam ordularının akınlarının Anadolu'ya yoğunlaştığı son dönemlerinde Avasım Bölgesi'ne yerleştirilen Türkler ve Selçuklu Devleti'nin kurulması Anadolu'nun geleceği için önemli tarihi olayların başlangıcı olmuştur. Bu akınların sonunda kazanılan Malazgirt Meydan Savaşı, Bizans gücünü kırarak, bütün Anadolu kapılarının Türkler'e açılmasına vesile olmuştur. Malazgirt Savaşı'ndan sonra hızla Anadolu'ya yayılan Selçuklular, kısa sürede Batı Anadolu'daki birçok yeri de ele geçirmişler; ancak, bu yörelerdeki Selçuklu egemenliği uzun sürmemiştir. Gerek Bizans'ın güçlü savunması, gerek Haçlı Seferleri buralarda sürekli bir egemenlik kurulmasına imkan vermemiş, ele geçirilen yerler Bizanslılar'la Selçuklular arasında birçok kez el değiştirmiştir. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşları, 1176'da Anadolu Selçukluları'nın Bizans ordusunu Miryakefalon'da büyük bir bozguna uğratmasıyla dönüm noktasına varmıştır. Bu savaş sonrasında Uluborlu da ele geçirilmiştir. Isparta yöresi bütünüyle, ancak 1204'te III. Kılıç Arslan'ın saltanatı sırasında fethedilebilmiştir. I. Keyhüsrev (1204-1210) ve I. Keykavus (1210-1219) dönemlerinde yöredeki Selçuklu egemenliği daha da pekişmiştir. Alaeddin Keykubad da (1219-1237), Antalya yöresini bütünüyle ele geçirince bölgenin fethi tamamlanmış oldu. Ancak II. Keyhüsrev döneminde (1237-1246) başlayan Moğol akınları, giderek Anadolu Selçuklu Devleti'ni çökertince Batı Anadolu'da egemenlik yöre yöre kurulan beyliklerin eline geçmiştir. Beylikler Dönemi
XIII. yüzyıl başlarında Selçuklular'ın Isparta, Eğridir ve yalvaç yörelerine yerleştirdiği Teke aşiretine bağlı Türkmenler, Anadolu Selçuklu Devleti'nin sona ermesinden kısa bir süre önce bu yörede Hamidoğulları Beyliği'ni kurmuşlardır (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey beyliğe büyükbabasının adını vermiş ve önce Uluborlu'yu, daha sonra da Eğridir'i beyliğin merkezi yapmıştır. Hamidoğulları Beyliği, kuruluşundan bir süre sonra güneye doğru yayılarak, Gölhisar, Korkuteli ve Antalya'ya doğru genişlemiştir. Antalya ve çevresi Dündar Bey'in kardeşi Yunus Bey'in yönetimine girince Hamidoğulları Beyliği, Eğridir ve Antalya olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Isparta bu kollardan Eğridir'e bağlanmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra, Karamanoğulları Konya'yı ele geçirmiş ve tüm uçlara egemen olmak istemişlerdir. Ama aralarında Hamidoğulları'nın da bulunduğu uç beyleri bu girişime karşı çıkarak, sürekli savaşlarla bağımsızlıklarını korumaya çalışmışlardır.
Dündar Bey XIV. yüzyıl başlarında oldukça güçlenerek Anadolu'daki öbür beyliklere oranla üstün bir duruma gelmiştir. Ancak Anadolu beylerine İlhanlı egemenliğini kabul ettirmek için 1314'te Anadolu'ya gelen Emir Çoban'a bağlılıklarını bildiren beyler arasında Dündar Bey de yer alıyordu. Ama, 1324'te İlhanlılar'ın Anadolu Valisi Temürtaş, Hamidoğulları Beyliği üzerine de yürümüş ve Antalya'ya sığınan Dündar Bey'i yakalatarak öldürtmüştür. Temürtaş, Dündar Bey'in elindeki yerleri kendi yönetimi altına almış ve Antalya'yı da Dündar Bey'in kardeşi Yunus Bey'in oğlu Mahmud'a vermiştir. Temürtaş'ın İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'a karşı ayaklanarak Memlükler'e sığınmasından sonra, Dündar Bey'in oğlu Hızır Bey Anadolu'ya gelerek beyliğin yönetimini üstlenmiştir (1327). Hızır Bey 1328'de ölünce yerine geçen kardeşi Necmeddin İshak Bey, Beyşehir ve Akşehir yörelerini beylik topraklarına kattı. Yönetimde yeni düzenlemeler yaparak, ordusunu güçlendirdi. Komşu beyliklere karşı savaş hazırlıkları yaptığı sırada ölünce, yerine Gölhisar Beyi olan kardeşi Mehmed Çelebi'nin oğlu Muzaffereddin Mustafa Bey geçti. Onun zamanında beylikler her bakımdan en güçlü dönemini yaşamıştır. Ölünce yerine oğlu Hüsameddin İlyas Bey geçmiştir. İlyas Bey döneminde Hamidoğulları ile Karamanoğulları arasında süregelen çatışmalar daha da arttı. Karamanoğulları İlyas Bey'in topraklarının bir bölümünü işgal etti. Ama İlyas Bey, kaybettiği toprakları Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah'ın yardımıyla geri aldı. İlyas Bey'in 1374'ten önce öldüğü sanılmaktadır. Çünkü bu tarihte beyliğin başında oğlu Kemaleddin Hüseyin Bey bulunuyordu. Hüseyin Bey, Karamanoğulları'nın saldırılarını ancak Osmanlılar'ın yardımıyla engelleyebileceği düşüncesiyle, daha önce Eşrefoğulları'ndan alınan Yalvaç, Şarkikaraağaç, Beyşehir, Akşehir ve Seydişehir yörelerini 1374'te 80. 000 altın karşılığında Osmanlılar'a sattı. I. Murad ile iyi ilişkiler kuran Hüseyin Bey, Kosova Savaşı'nda Osmanlılar'a yardım etmek amacıyla oğlu Mustafa Bey komutasında bir birlik göndermiştir. Ancak bu savaşta 1. Murad ölünce, Karamanoğulları, Hamidoğulları'nın topraklarını bütünüyle ele geçirmiştir. 1390'da Karamanoğulları'nın üzerine yürüyen Yıldırım Bayezid, bu toprakları geri aldı. Böylece kısa bir süre için Karamanoğulları'na geçen Isparta yöresi bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir. Kemaleddin Hüseyin Bey'in 1391'de ölmesiyle de Hamidoğulları Beyliği sona erdi. Yıldırım Bayezid, Hamidili'nin yönetimini oğlu İsa Çelebi'ye bıraktıktan sonra Antalya üzerine yürümüştür. Osmanlılar Dönemi
Anadolu beylikleri, daha önce yitirdikleri toprakları, 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nin içine düştüğü bunalım döneminde, yeniden ele geçirdiler. Bu arada Timur'un torunu Mehmed Mirza'nın hapisten kurtardığı II. Mehmed Bey de Karamanoğulları Beyliği'nin başına geçti. Karamanoğulları'nın egemen olduğu yerlerden başka, Osmanlılar'a bağlı Isparta, Eğridir, Kırşehir ve Kayseri'yi de ele geçirdi. Osmanlı Devleti Çelebi Mehmed'le yeni bir yönetime kavuştuktan sonra, kaybedilen yerleri ele geçirmek için girişimlere başlandı. Çelebi Mehmed, Karamanoğlu Mehmed Bey'i bir savaş sırasında esir aldı (1415). Böylece Isparta yöresi yeniden Osmanlılar'a bağlandı ise de bir süre sonra yine Karamanoğulları'nın eline geçmiştir. Mehmed Bey'in ölümünden sonra oğlu İbrahim Bey ile amcası Ali Bey arasında taht kavgaları başladı. İbrahim Bey II. Murad'dan yardım istedi ve yardım karşılığında Hamidili, Beyşehir ve Otlukhisarı'nı Osmanlılar'a bıraktı. II. Murad da, Hamidili'nin yönetimini Şarabdar İlyas Bey'e verdi. II. Murad'ın yardımıyla Karamanoğulları Beyliği'nin başına geçen İbrahim Bey, güçlendikten sonra Osmanlılar'a verdiği yerleri geri almak için girişimlere başladı. Tek başına karşı çıkamayacağını anlayınca da Sırplar ve Macarlar'la anlaştı. Bu anlaşmadan sonra Beyşehir ve Hamidili yöresine saldırarak, Hamidili Sancak Bey'ini tutsak etti. Bu olay üzerine II. Murad, önce Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa yönetiminde Macarlar üzerine bir kuvvet gönderdi. Macarlar'ı etkisiz hale getirdikten sonra da İbrahim Bey'in üzerine yürüdü ve yanında bulunan İsa Bey'i Karamanoğulları Beyi olarak ilan etti. Daha sonra, dönemin önemli bilim adamlarından Mevlana Hamza, arabuluculuk yaparak İbrahim Bey'i bağışlattı. İbrahim Bey, yine Beyliğin başında kaldı ve Osmanlılar'dan aldığı yerleri geri verdi.
Bu olaydan sonra, XVI. yüzyıl başlarına değin Isparta ve yöresinde önemli bir siyasal olay olmadı. XVI. yüzyıl başlarından itibaren ise Osmanlı Devleti'ni uzun süre uğraştıran Şahkulu Ayaklanması, Isparta yöresini de etkiledi. Burdur, Isparta, Gölhisar ve Sandıklı yöresine de saldıran Şahkulu, buraları yağmaladı ve çok sayıda kişiyi öldürdü. Ayaklanma bastırılarak Şahkulu öldürüldükten sonra (1511), Isparta ve Antalya yöresinde ele geçirilen Şiiler Mora'ya sürüldüler.
XVI. yüzyılda güneybatı Anadolu'daki önemli pazarlardan biri de Hamid pazarıydı. Gerek Hamidoğulları Beyliği döneminde ve gerek Osmanlı yönetimi sırasında Isparta, önemli bir dokumacılık merkeziydi. Ayrıca, Isparta çevresindeki ormanlardan elde edilen adragan zamkı Avrupa piyasalarında oldukça aranan bir üründü. Halıcılık ise ancak XV. yüzyıla doğru dış piyasalarda önem kazanmaya başladı.
XVI. yüzyılın ikinci yarısından başlayıp giderek artan ekonomik bunalım, Osmanlı toplum yaşamını önemli ölçüde etkilemiştir. Bu dönemde dünyadaki fiyat artışları, ülke dışına yiyecek maddesi kaçırılmasına yol açmış, bu da Anadolu'da büyük bir yiyecek kıtlığına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra, ekonomik bunalım sonucu topraklarını bırakmak zorunda kalan halk levend adı altında soygunculuk yapmaya başlamıştır. Isparta ve yöresi de bu olaylardan oldukça etkilenmiştir. Bu dönemde suhteler (medrese öğrencileri) de gruplar halinde Anadolu'nun çeşitli yerlerinde dolaşarak olaylar çıkarmış, soygunlar yaparak birçok insanı öldürmüşlerdir. 1559'da İstanbul'dan Hamid Sancağı Kadısına gönderilen bir fermanda, Isparta yöresinde dolaşan suhtelerin çıkardıkları olaylardan söz edilerek, bu kişilerin yakalanıp cezalandırılmaları için Mirza Bey adlı bir kişinin görevlendirildiği bildirilmektedir. Hamid Sancağı bu dönemde Ege Bölgesi'nden sonra suhte ayaklanmalarının en çok görüldüğü yerdir. O kadar ki, 1558'de Şehzade Bayezid ile sefere çıkan Hamid Sancak Beyi Mustafa Bey'e hemen sancaktaki görevine dönmesi bildirilmiştir. Hamidili'ndeki suhte olayları 1572 sonrasında da aynı yoğunlukta sürmüştür. 1573'te Hamid Sancağı'nda suhteler olay çıkarmış ve sancaktaki sipahiler bu kişilere yardım ederek yakalanmalarını önlemişlerdir. Bu dönemde olayların yoğunlaşmasına karşın Kıbrıs'a gönderilen sancak beyi, bir yazısında bu durumdan yakınmaktadır. Hamid Sancak Beyinin Kıbrıs'a gitmesinden sonra yerine vekil olarak bıraktığı Hamza Bey'in raporlarından öğrenildiğine göre, sancaktaki Beydili Köyü halkı Hüsam adlı bir suhteyi yakalayarak sancak beyine teslim etmiş ve bunun üzerine 200 kişilik bir grup köyü basmaya kalkışmışlarsa da sancak beyi ve sipahilerin çabaları karşısında başarısız kalmışlardır. 1574 baharında Anadolu askerlerinin sefere çağrılması, yöredeki suhte olaylarının da artmasına neden olmuştur. Isparta ve yöresindeki suhte olayları 1587'de daha da kanlı bir biçime bürünmüş, Hamid ve Teke sancaklarında zengin tımar ve zeamet sahiplerine saldırmaya başlamıştır. Isparta'da Taşviran Köyü'nü basan suhteler burada 32 kişiyi öldürmüşlerdir. Suhte ayaklanmalarının önlenememiş olması, aralarında Isparta'nın da bulunduğu birçok kent halkının hükümete karşı büyük güvensizlik duymasına yol açmıştır. Ayaklanmaları önlemek amacıyla il erleri serdarlarına, hatta çavuş ve subaşı gibi kişilere yetki verilmesi suhtelerin daha fazla taşkınlık yapmalarından başka sonuç vermemiştir. XIX. yüzyıl başlarında Isparta bir veba salgını geçirmiştir. Bu salgın sonunda 200-300 kişi hayatını kaybetmiştir. Aynı dönemde ilk kız rüştiyesi, İnas Rüştiyesi adı altında açılmıştır. Bu yüzyıl boyunca Isparta Sancağı, oldukça sakin bir dönem geçirdi.
Osmanlı Devletinin son yıllarında Isparta'nın başlıca ekonomik etkinliği gül yağcılığı, halıcılık ve haşhaş üretimiydi. Isparta'nın ihracatı da bu ürünlere dayalıydı. 1908'de İzmir'de kurulan The Oriental Carpet Manufactures Limited adlı şirket halı üretiminde Uşak'tan sonra en büyük ağırlığı Isparta'ya vermiş, burada 2160 tezgahlık bir imalathane kurmuştur.
Yapılan araştırmalar sonucu Göller Bölgesi'nin Türkiye'nin ikinci derece deprem sahası içinde yer aldığı ortaya konmuştur. Dolayısıyla, Isparta'nın da merkezinde olduğu bu bölgede tarihi süreç içerisinde şiddetli depremler meydana gelmiştir. Bilinen en önemlileri, 1875'te Dinar, 1899'da Isparta ve 1914'teki Burdur-Isparta en şiddetli depremlerdir. 3/4 Ekim 1914 gece yarısı, Alaşehir, Denizli, Burdur, Isparta, Eğirdir, Seydişehir ve Akşehir'i kapsayan ve geniş bir alanı etkileyen 7.1 şiddetinde bir deprem meydana gelmiştir. Deprem, en kuvvetli bir şekilde Burdur-Eğirdir gölleri arasında hissedilmiş, özellikle Burdur ve Isparta ile bu iki şehir arasında kalan köylerde büyük zarara yol açmıştır. Arşiv vesikalarına göre sarsıntılar yer yer en az altı gün sürmüştür. Bu deprem, Isparta sancağında büyük yıkımlara sebep olmuştur. Isparta'da 3.700 binanın tamamen yıkıldığı, ayakta kalanların ise oturulacak durumda olmadığı tespit edilmiştir. Bu arada şehir merkezinde çıkan yangında, Pamuk Hanı, Kundakçıoğlu Hanı, 15 dükkan ve iki ev yanıp kül olmuştur. Depremin gece meydana gelmesi, ölü sayısının artmasına sebep olmuştur. Isparta şehir merkezi ve köylerinde enkaz altında kalarak ölenlerin sayısı 1.500, yaralananların sayısı ise 500 olarak tespit edilmiştir. Yaklaşık 20.000 kişi bir anda sokak ortasında kalmıştır. Deprem ayrıca, Keçiborlu Nahiyesi ile Kılıç, Senir, Çukur, Ali, Lağus (İlavus) Deregümü köylerinde büyük tahribat yapmıştır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ispartalılar bir taraftan depremde yıkılan evleri ve kayıplarının telafisi ile uğraşırken diğer yandan da memleket genelinde olduğu gibi savaşın açtığı zarar, yokluklar, hastalıklar ve benzeri sıkıntılarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Milli Mücadele Dönemi
Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti ve müttefiklerinin aleyhine sona ermesinin ardından, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Antlaşması'nın 7. Maddesi doğrultusunda, galip ülkeler, daha önce kendi aralarında yaptıkları gizli antlaşmalara göre çeşitli bölgeleri işgal etmeye başladılar. Bu işgallere karşı da bütün Anadolu'da tepki hareketleri ortaya çıkmaya başladı. İşte Türk milletinin varlığını ve istiklalini korumak için bütün imkanlarını sonuna kadar seferber ettiği olağanüstü bu döneme Milli Mücadele Dönemi denilmektedir. Anadolu'nun hemen hemen her yerinde milli teşkilatların kurulduğu, düşmana karşı topyekün bir ayaklanmanın milli bir galeyanın oluştuğu bu dönemde, milli mücadele ruhunun filizlenip, başarıya ulaşmasında Isparta'nın da olağanüstü hizmet ve katkıları olmuştur.

| ISPARTA Ana Sayfasına Geri Dön |
Bolgeler ©

Sayfa Üretimi: 0.02 Saniye

| SoftBlue phpbb2 style by Sigma12 © | PHP-Nuke theme by www.nukemods.com Webtasarım Coşkun © |2006